Geldiğimde eve bir boşluk karşılıyorsa beni hiç vakit kaybetmeden gitmekle doldurabilirim. Bazen bir kitap, televizyon, sohbet, müzik ya da uyumak dolduramaz o boşluğumu. O yüzden gitmek gerek. Yolları yurt edineli bu böyle artık. Otobüs koltuklarını yatak yapalı hayatımda çok oldu. Huzursuzluğumun huzurdan geçmeye çalıştığı bölünük uykulardır yollar. Gözümü her açtığımda camdan akan fotoğraflar silsilesi her zaman güldürmez yüzümü, ağır bir hüzün taşır ama rahatladır ruhumu.
Gitmekten bahsediyorum. Anlamlı olmadı hayatımda hiçbir kelime bu kadar. Gidebilmek…. Çantaya dakikalar içinde tıkıştırılan bir kaç eşya, fotoğraf makinesi, not defteri, bir kitap, bir kaç elbise… Su mataram eyvah, onu da almalıyım. Kartlarım işte buradalar. Aspirini de koymalıyım çantaya, bir baş ağrısı genellikle yaşanır yolda. Kulaklığımı attım mı acaba, lazım olabilir şarkılar. İşte hazırım… 10 dakikayı geçmez… Çoğu defa nereye gideceğime ev ile otogar arası karar veririm, bazen vermem. Bir otobüs alır götürür beni… Kabullenirim, yol olsun yeter!
Gitmekten bahsediyorum. Öyle böyle değil fena aşığım… Karnım aç sorunsalı, zaman yoksa bir sandviç ile yolda giderilir. Bedenim bir otobüs koltuğunda arar yerini, oturduğumda anlarım. Molalar dinlence değil aksine bir yorgunluğun belirtisi. Bir yol insanıyım ben, sevdalarım hep hüzünlere gebe. Gitmekten bahsediyorum, nedensiz, bahanesiz, zorunluluğu olmayan. Gitmek diyorum, bir adım atmakla başlayan yorgunlukların mutluluğunda aramak kendimi...
Ey bana el sallayan kişi, kaldığın sürece ve yalnız başına gitmedikçe, anlayamazsın beni.
Comments