top of page

Yavaş Şehir, Kemaliye

Dünya’da yavaş şehirler akımı ile ünlenen ama bence uzun ve mutlu yaşamanın sırlarını veren, Türkiye’de de bu listeye girmiş ve özellikle en sessiz zamanlarında orada bulunmaktan keyif aldığımız pek çok yer var. Kemaliye’de uzun süre listemizde olan ve nihayet kavuşacağımız yavaş şehirlerden biri.

Yol boyu beni oraya çeken ne diye düşündüm Bahar’dan gizli, sonra şu tabela biraz yardımcı oldu soruma.


Kemaliye

Ama yine de tatmin olmuş değildim çünkü, tanımlayamadım bir eksik parça vardı… Yeşillikler içinde ilerlerken kendiliğinden mırıldanmaya başladım cevabı;


“Eğin dedikleri ufak bir şehir

Ana ben cahilem çekemem kahır

Yediğim içtiğim ağuyla zehir

Engel yavrum engel canım Eğin’li misin

Sılaya gelmeye yavrum yeminli misin”

 

O eksik parça türkülerdi… Sivas, Malatya, Erzincan’ın kesiştiği bu alanda beni buralara çeken şey bu bölgenin ezgileri. Aysun Gültekin, Mükerrem Kemertaş, Sabahat Akkiraz gibi güçlü seslerden dinlerim hep. Yol boyunca da müzik frekansım hep bu yörelerde kaldı.


Kemaliye

Kemaliye’ye yaklaştıkça coğrafya değişiyor ve heyecanımız daha da artıyordu. Git gide iniyorduk su kenarına, Karasu Nehri’ne yaklaşıyorduk. Bizi ilk karşılayan Recep Vali Yazıcıoğlu köprüsüne uğradık. Ayşe Kulin’in Köprü romanını okuduğumda ortaokulda idim, belki de eksik parçanın biri de buydu çocukluktan gelen.


Kemaliye

 

Uzaktan baktığımda ilk aklıma gelen böylesine zorlu coğrafyaya böyle şirin bir şehrin nasılda güzel yakışmış olduğu, uzunca bir süre bunu seyre daldık.


Sarp kayalıklar arasına sıkışmış bir hali vardı, kendi içinde yeşillikleri arasında kaybolan ve sadece kırmızı renkli çatıların görüldüğü, sokakları boyunca dereler akan ve hatta o derelerin evlerin yanı boyunca, evlerin altı boyunca gürlediği ve kendi ezgisiyle Karasu Nehri’ne kavuştuğu bir şehir. Sokaklarını, akan derelerin sesleriyle gezdik hep, her adımımız suyun dinginliğiyle daha iştahla ama daha sakin atıyordu, aceleye gerek yoktu, yavaş şehirdeyiz çünkü.



Kemaliye’nin tarihi evleri de şehri gibi, tam uyum sağlamış bulundukları yerlere. Minik pencereler hep bir manzaraya bakıyor, İki kapılı evleri sizi hep davet ediyor kendine. Kapı tokmakları gelen misafirleri hep güzel kılıyor ev sahiplerine. Evler birbirini rahatsız etmiyor, evler şehrin derelerini özgür kılıyor ve evler eskilerden masallar anlatıyordu.


Kemaliye

Kemaliye Evleri

Sonra aklımıza takılan soru, Eğin ne demekti? Birçok dayanağı var ama bize en güzel gelen Divan-I Lügat’it Türk’te “dağın sırtın eğilen kısmı” olarak tanımlanıyor. İşte o an aydınlanıyoruz, dağların eğilen kısımlarından sonraki düzlüğe kurulmuş bu güzel şehri turlarken. İsmin Kemaliye’ye evrilmesi ise yiğitliklerinden geliyor, Mustafa Kemal Paşa şehrin Kurtuluş savaşı yıllarındaki fedakarlığını “Kemaliye” ismi ile taçlandırıyor.


Yeni gün yeni heyecanı ile geliyor, Karanlık Kanyon boyunca Taş Yolu’nda yürüyüş yapacağız. Kemaliye’yi en özel kılan, Munzur’un oluşturduğu bu kanyon ve yöre insanlarının yaptığı Taş Yolu.


Manzaraları kaçırmamak için araç ile gitmek yerine yürümek istememizin nedeni bu, yavaş şehre de bu yakışmaz mı? Ki ilk dakikalarda doğru bir karar verdiğimizi anlıyoruz, yaban keçileri fırlıyor ve zirvelere doğru tırmanırken heyecanla bakıyoruz arkalardan, Karasu Nehri’ne dökülen minik şelalelere tanık oluyoruz kayalıklar arasından akan ve her bir tünel kanyonun farklı bir güzelliğini açıyor bize. Fotoğraf çekmek ile izlemek arasında kalarak bu kimsesizliğin huzuru ile yürüyoruz. İnsan üstü bir çaba ile yüz yıllık bir çalışmanın sonucunu keşfediyoruz teşekkür ederek. Kanyonu yürüyünce anlıyoruz neden Karanlık Kanyon, neden Karasu… Bir karamsarlık değil bu, öyle olsa Taş Yolu 132 yıllık bir inancın sonucu olmazdı… Bu sadece Munzur heybetine karşı bir kabulleniş diye geçiriyorum içimden.


Karanlık Kanyon

Taş Yolu

 

Yine hiç acele etmeden dönüşe geçip, lezzetli yemek molasından sonra yönümüzü tam tersi istikamete çevirip, Apçağa’ya gidiyoruz.


Ahmet Kutsi Tecer’in olduğunu bilmeden ilkokul yıllarımızda bizlere okutulan o şiirin köyüne;


“Orda bir köy var, uzakta

O köy bizim köyümüzdür.

Gezmesek de, tozmasak da

O köy bizim köyümüzdür.”

 

Anadolu’nun birçok köyünü gezdik, bunlara yenilerini eklemek bizim için eşsiz bir duygu ve Apçağa bu duyguyu size daha yoğun yaşatıyor. Çünküsü yok, bir sebep aramanıza gerek yok, bunu her adımda ve o adımların sonundaki gördüklerinizde ve şairin şiirinde zaten yakalıyorsunuz. Biraz daha yürüdükçe köyün terasına geliyor ve Kemaliye’ye bu sefer Apçağa’dan selam veriyor ve sadece izliyoruz.

 

Apçağa

 

Kanyonun bir sırrı vardı, Karasu kanyon arasında sakinleşiyor Fırat Nehri’ne kavuşmadan Kemaliye’ye bir dinginlik bırakıyordu. Kanyonu kuş bakışı izlemek, derinliğiyle görerek belliğimize bir iz bırakmak istiyorduk. Esnafa, otele sorarak derlediğimiz bilgilerle çıktık yola ve kısa sayılmayacak bir doğa yürüyüş sonunda o görüntü.


Kemaliye, Karanlık Kanyon

 

Anadolu’da bir yerli olmanın kendine özgü bir güvenirliliği ve hikayesi vardır ve orası mutlaka özlenir. Kemaliye’de artık bizim için oralı hissettiğimiz ve özlediğimiz bir ufak şehir.

 

 

bottom of page